Sorusu Olan?

Search-Ara
FVP - Frequently Visited Pages
Wishlist
  • Bounce: How Champions are Made
    Bounce: How Champions are Made
  • My Father and Other Working Class Football Heroes
    My Father and Other Working Class Football Heroes
  • Just My Type: A Book About Fonts
    Just My Type: A Book About Fonts
  • A History of the World in 100 Objects
    A History of the World in 100 Objects
Pazartesi
Ağu022010

Gündemde neler var?

Biraz kişisel biraz işsel mevzulardan bahsedeyim fırsat bulmuşken;

- Sıcaklar çok büyük dert. Sıcaktan Inception'daki limboya kadar düştüm geçen gece. Kafam yerinde değil. İsviçre seyahati iyi gelir diye ümit ediyorum.

- İsviçre'ye gidiyorum. 3 gün serinlerdeyim. Ya da en azından öyle umut ediyorum. Dağlar, yaylalar, serin olur orası. Şimdi kontrol ettim. 13-23 derece. Şahane. 

-İsviçre'de medya sorumluları çalışması var. Öncesinde ise UEFA Müsabakalar Departmanı'yla toplantı. Kız istemeye gider gibiyiz. Şu turnuva bize gider mi, bu nasıl olur tadında bir toplantı hayal ediyorum. Önümüzdeki 5 yılda aday olmak istediğimiz finaller belli gibi, bakalım nasıl geçecek?

- İsviçre'deki diğer mevzu hala beklemede. O konuyla ilgili de toplantı yapacağım. Büyüklerimiz ilgileniyor o konuyla. 

- Şu dünyada hiçbir şey durmuyor ama bazı insanlar durmaktan özel haz duyuyorlar. Halbuki biraz dönüp baksalar kişisel geçmişlerine oraya nasıl geldiklerini daha doğru irdeleseler durmanın sonları olduğunu fark edecekler. Geç olacak, tarih boyunca olduğu gibi. Bir de bunların çok iyi işler yapıyoruz, büyük ilerlemeler kat ettik diye kendilerine yalan söyleyen modelleri var. O daha da fena.

- Devasa bir veritabanı projesi var elimde. Ama bunu hayata geçirecek isteği insanlarda görmüyorum. Halbuki çok kıymetli bir iş olacak.

- FIFA ve UEFA Komiteleri konusunda takıldığınız bir konu olursa bana sormaktan çekinmeyiniz. 2 haftadır en ince detayına kadar inceledim her birisini. 

- Inception süper film. İzlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Hans Zimmer'in müzikleri de şahane.

- 6 Ağustos- 23 Ağustos arası izin aldım. Ama bir haftasını kullanacağım sonunda galiba emin değilim. Das Kapital en ciddi sorun. 

- Atletizm'de madalya alan atletlerimize helal olsun. Bu atletler sıfır çekerken istifa etmeyenler şimdi bu başarıyı sahiplenmesin mümkünse. Koştular, kazandılar budur. Uzatmayalım, büyütmeyelim.

- Cuma'ya kadar blog boş durur. Cuma'dan sonra görüşürüz inşallah. 

Pazar
Ağu012010

TSYD Kupası Hayata Nasıl Döndürülür?

 

Galatasaray ile Fenerbahçe, Almanya'da dolu tribünler önünde bir hazırlık maçı oynayınca TSYD İstanbul Kupası'nı hayata döndürmek için çalışmalar bir kez daha başladı. Adeta "geleneksel TSYD İstanbul Kupası geri dönsün" haftasını bir kez daha yaşadık. Takımlarımız Avrupa'daki resmi maçlarında kötü sonuçlar aldılar ve bu tartışma da rafa kalktı!

Çoğu zaman bir hafta kadar yazılıp daha sonra unutulan bir nevi nafile çabayı, sürekli bir tartışma haline çevirmek ve sonunda organize edilir kılmak gerek elbette. Ancak ilk resmi maçlarla birlikte hakem hataları, kötü performanslar ve diğer eksiler bu tip yapıcı tartışmaları gündem dışına itiyor, bu konular unutuluyor, fakat önümüzdeki sezon başında aynı konu tekrar karşımıza çıkartılıyor.  

Her sezon öncesi yaşanan bu tartışmayı biraz daha derinleştirmek adına TSYD İstanbul turnuvasının hayata nasıl geçirilebileceğini tartışalım.  

Biraz bilgi öncelikle: TSYD İstanbul Kupası en son 1999-2000 sezonunda(bu sezonun öncesi) düzenlenmiş. Bu kupayı İstanbul'un üç büyük takımı 12'şer kez kazanmış.(Bu da çok kötü bir son, neresinden tutsanız elde kalıyor)  36 kez oynanan köklü bir organizasyondan bahsediyoruz sonuç olarak. 

TSYD diğer illerde turnuvalara devam ediyor. Ankara'da Gençlerbirliği ile MKE Ankaragücü 8 Ağustos'ta tek maç oynayacaklarmış örneğin. İzmir'de de benzer bir turnuva yapılıyor. Adana, Trabzon'da yapılmış.  

İstanbul takımları neden TSYD Kupası'ndan vazgeçtiler sorusuna cevap arayalım bir de. 

Son TSYD Kupası'nda alınan sonuçlar şöyle: 

Galatasaray-Beşiktaş: 1-0

Beşiktaş-Fenerbahçe: 0-0

Galatasaray-Fenerbahçe: 1-1

Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan son maç saha içerisinde çıkan olaylar nedeniyle basında geniş yer bulmuş. İstanbul'un şampiyon takımları arasındaki bu gerginlik turnuvanın sona ermesindeki en önemli etkenlerin başında geliyor. Benzer bir gerginlik Almanya'da oynanan maçta da vardı. Yaralanan taraftarlar, maçın durması, kırmızı kart vs. Dolayısıyla İstanbul cephesinde değişen bir şey yok.

Günümüzde futbol ekonomik açıdan çok kârlı bir sektör. 11 sene önce TSYD Kupası son kez oynanırken maçlar henüz Digitürk'te yayınlanmıyordu. Teleon yayın haklarını almıştı ve ligin değeri 60 milyon dolardı. Şimdi 400 milyon dolara dayanan bir yayın geliri mevcut. En basit hesapla 5,5 katlık bir artış söz konusu. TSYD Kupası bugün oynansa çok daha kârlı bir ürün olacağı kesin.

TSYD Kupası bugün oynansa gelir ve gider kalemleri ne olur kabaca ona bakalım;

Gelirler:

Yayın, Bilet, Merchandising, Hospitality, Sponsor(İsim Hakkı), Reklam Hakları, Büfe, 

Gider:

Maç Organizasyon, Güvenlik, Ulaşım, Takım Masrafları, İkramlar

Bu turnuvayı hayata geçirmek için tüm bu gelir giderlerin gerçekçi biçimde hesap edilmesi öncelikli gereksinim. Bu hesaplamanın ardından bir ödül sistemi yaratmak gerekiyor. Bu turnuvada oynayacak üç takımın minimum ve maksimum kazançlarını ortaya koymak, TSYD'nin bu takımların masraflarına ne kadar dahil olacağını belirlemek lazım. Bunun ardından TFF ile oturup gerçekçi bir zaman aralığı belirlemek ve bu arayı takımların programlarına Ocak ayında yazmak gerek ki, takımlarımızın sezon öncesi programlarıyla çakışmasın. 

En önemli konulardan birisi ise maçların oynanacağı stadyumlar. Normalde üç İstanbul takımı kendi sahalarında tek maç oynuyorlardı. Tek stadyumun bu üç maç için kullanılması organizasyonun kolaylığı açısından çok önemli. Bu nedenle 2000 yılında olmayan Atatürk Olimpiyat Stadı ideal bir yer olarak göze çarpıyor.

Takımlar ve TFF bu turnuva konusunda ikna edildikten sonra maçlara kadar olan yaklaşık 6 aylık sürede yayın haklarının pazarlanması(şeffaf bir ihale), isim hakları, reklam hakları, hospitality paketlerinin satılması, profesyonel bir maç organizasyonu yapılması, örnek bir medya ağırlaması ve futbolun tüm paydaşlarını bir araya getirecek bir organizasyon planlaması yapılmalıdır. 

Bu süreç içerisinde yapılan çalışmalar medya ve kamuoyu ile sürekli olarak paylaşılarak turnuvaya olan ilgi sürekli olarak arttırılırsa bilet satışı konusunda bir sıkıntı da yaşanmayacaktır.

Yukarıda yazdığım tüm bu şartlar oluşmadıkça düzenlenecek bir TSYD Kupası tek seferlik olmaktan öteye gitmeme tehdidi altındadır. TSYD'nin bu turnuvayı tekrar düzenlemek için kamuoyu yaratma gücü vardır ancak bu gücü yanlış bir zamanlamayla kullanmaları bu defteri tamamen kapatmaları anlamına gelir.

Başa dönersek, geleneksel TSYD Kupası geri gelsin haftaları beni artık çok sıktı. TSYD bu konuyla ilgili ciddi bir çalışma yapacaksa yapsın, yapmayacaksa da bu nostalji hayranlığıyla köşeler işgal edilmesin. Ülke sporunda yazılması gereken çok daha önemli konular var.

 

Not: @talatemrekocak Pingel'in turnuvada sakatlandığını söylemiş. TSYD bir sigorta ayarlar, o riski alacak çok şirket var bu ülkede. O zaman yapılmaması şimdi yapılmamasını gerektirmez. 

 

Foto Credit: http://futboluseviyoruz.blogspot.com/2009_07_01_archive.html

Perşembe
Tem292010

Bir İletişim Felaketi

 

 

Ali Saydam, Ali Atıf Bir ve benzeri pek çok iletişim uzmanını şu anda yazdığım konuyu daha havalıi entelektüel veya polemik yüklü olarak yazabilirler elbette. Ama tüm bu zorluklara rağmen medya ile ilişkiler konusunda birkaç satır yazmak istiyorum.

Malum Türkiye Voleybol Federasyonu(TVF), A Milli Kadın Voleybol Takımı antrenörü Allesandro Chiappini'yle yolları ayırdı(Bir spor klişesi). Türkiye, Bulgaristan karşısında 2-0'dan 2-2'yi yakalamış son sette ciddi bir farkı bulmuş ama maçı kazanmaya 3 sayı kala, Bulgaristan süper bir geri dönüşe imza atmış ve maçı kazanmıştı. Bulgaristan finale çıktı, bizim kızlar üçüncülük maçı oynadı, onu da kazandılar.

Bu maçın ardından TVF sitesinde bir açıklama yayınlandı. Açıklamada Chiappini'nin istifa ettiğini belirten TVF yetkilileri, Başkan Ünal Karabıyık'ın elini masaya vurarak "Buraya kadar" dediğini yazmışlardı. İki satır istifa etti açıklaması birilerine yetmemiş ve toplantının gece 02.00'de yapıldığı ve başkanın bu teatral gösterisinin de bültende yer alması gerektiğini düşünmüş olsalar gerek.

Allesandro Chiappini bu olaydan bir gün sonra Trefl Sopot adında benim hiç bilmediğim(Voleybol'u takip etmem, pek çok blog yazarı gibi tek işim her sporu takip etmek olsa keşke) bir takıma antrenör olmuş ve yanında iki Milli Takım oyuncusunu da götürmüş. 

Bu olayın ardından nedir işin aslı sorusunu soran basın mensuplarına TVF Başkanı Karabıyık'ın cevabı şöyle olmuş. NTVSpor.net'ten aynen aktarıyorum:

Öte yandan bazı gazetelerde Chiappini'nin istifasını, "Bulgaristan yenilgisi sonrası bileti kesildi" şeklinde anlaşılabilecek ifadelerle verildiğini kaydeden Karabıyık, şöyle devam etti: "Alessandro ile ilgili karar tek bir maçın ardından alınmadı. 'Bulgaristan yenilgisi sonrası bileti kesildi' şeklindeki ifadeler gerçeği yansıtmıyor. Geçen yıl da Polonya'da 3-2 yenilmiştik. Neden o zaman yapmadık da, şimdi yaptık? Böyle kararlar tek bir anda alınmaz. Birikim gerektirir. Dünya Şampiyonası öncesi alınan böyle bir karar delilik gibi gözükebilir ama bu şekilde şampiyonaya gitmeyi de doğru bulmadık." 

Bir gün önce efektli basın açıklaması yazmayı görev bilen TVF Başkanı, bir gün sonra sanki açıklamayı gazeteciler yazmış gibi açıklama yapıyor. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir olay. Voleybolun paydaşlarına otorite göstermeye(hava atmaya) çalışırken bir anda işler tersine nasıl dönerin en güzel örneği. O haber siteden kaldırıldı kısa süre sonra ve tarih elbette TVF Başkanı'nın son açıklamasını yazar ama işin doğrusu burada bulunsun.

Bu haberi aktaran Dağhan Irak'a teşekkürlerimi eder, ahkamı burada kesmeyi görev bilirim.(Eylemlerim devam edecek)

Dipnot: Medyanın bu olayı takip etmemesi de, takip edenlerin ise voleybolcuların transferine takılmasını anlamıyorum. Haber önlerinde ama kullanan yok. Ne çıkarınız var ki Erol Ünal Karabıyık'tan. Mahmut Özgener, Guus Hiddink aynı olayı yaşasa ortalık istifa çağrısından geçilmez, her gün 10 köşe yazarı bu konuyu yazardı

Perşembe
Tem292010

Bir Uyarı

 

Büyük çıkarsamalar yapmayacağım.

Sonuçta herkesin birilerine ihtiyacı var. İnsani ihtiyaçlarımızın giderilmesi için birilerine ihtiyaç duyuyoruz. Sadece sevgi, cinsellik, nefret, kıskançlık vb duygular sebebiyle değil iş hayatında da çeşitli ihtiyaçlarımızı gidermek için insana ihtiyacımız var.

Çok insan tanıyorum, paramparça/mutsuz/keyifsiz bir yaşamı var, ama iş hayatında hırsa bağlamış, mutsuzluğunu oradan kapamaya çalışan. Altındaki ezip daha yukarı çıkmayı hedefleyen.

Çok insan biliyorum, altındakiler çekilince bir anda yıkılan, emek sömürmekten kendisini geliştirememiş, ellilerinde değil otuzlu yaşlarında ortada kalan.

Varolan sistemsizlikten beslenen çok kişi biliyorum. Gelişime kapalı durmayı görev bilen, halihazırdaki durumu yıllar boyu sürdüreceklerini sanan. En ufak yeniliğe bile en sert biçimde karşı çıkan.

Kendilerini çok iyi satan insanlar biliyorum, geceleri nasıl uyuduklarına şaşırdığım, beceriksizler ordusu, en çok onlardan var. 

Bir de kendisini dev aynasında görenler var şu hayatta. Yukarıdaki grupların herhangi birisine sokabilirsiniz bunları. Küçük akvaryumlarından çıktıkları takdirde dünyayı yerinden oynatacaklarını sanan ama aslında gram cesareti olmayanlar. 

Bu insanların dertleri bugünü bile değil, anı kurtarmak olduğu için, maalesef burunlarının önünü görmekten acizler. Yaptıklarının yanlış, tembellik etmelerinin hata olduğunu anladıklarında biraz geç olacak.

Onları uyansın diye yazıyorum ama büyük ihtimale boşa kürek benimkisi. 

Resim: Edward Munch - Golgotha

Perşembe
Tem292010

Mourinho'nun ölümden döndüğü gece

Four Four Two'nun Ağustos sayısında kapsamlı bir Mourinho dosyası var. Mourinho seven, sevmeyen herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.

Dergide okuduğum bir hikaye ilgimi çekti paylaşmak istedim.

Jose Mourinho, Bobby Robson'ın tercümanlığını ve yardımcılığını yaparken Barcelona'yla anlaşmak için Porto'dan Madrid'e arabayla giderler. Mourinho kullanmaktadır arabayı. Anlaşma imzalanır. Dönüş yolunda Jose, Bobby Robson'ı Porto'daki evine bırakır. Robson geceyi evinde geçirmesi ve sabah yaşadığı kent olan Setubal'e gitmesini önerir Jose Mourinho'ya.

Fakat Mourinho'nun eşi hamiledir ve Setubal-Porto arası 400 kilometredir. Mourinho eşinin durumundan endişelendiği için yola devam eder. Günün ilk ışıklarıyla Setubal'e 30 kilometre kala Mourinho, Suzuki Vitara'sıyla önündeki arabaya çarpar. Yoldan çıkan Vitara üç takla atar. Mourinho uyuyakalmış ve ölümden dönmüştür.

Bu hikaye Mourinho'nun resmi biyografisinden yer almıyordu. Bir basın toplantısında kendisine bu olayı sonra gazeteciye tüm açıklığıyla olayı anlatan Mourinho kazadan öğrendiği en önemli şeyin yorgun araç sürmemek olduğunu söylüyor. Bir de alnındaki yara izi var kazadan Jose Mourinho'ya kalan. Mourinho'nun o kazadan sağ çıkmasının mucize olduğu söyleniyor. O da kendisini çok şanslı görüyor. Special One bu egoyu kazaya borçlu olabilir. Ben bu kazadan sağ çıktım, İngiliz, İtalyan, İspanyol medyaları nedir ki diyordur belki de.