Sorusu Olan?

Search-Ara
FVP - Frequently Visited Pages
Wishlist
  • Bounce: How Champions are Made
    Bounce: How Champions are Made
  • My Father and Other Working Class Football Heroes
    My Father and Other Working Class Football Heroes
  • Just My Type: A Book About Fonts
    Just My Type: A Book About Fonts
  • A History of the World in 100 Objects
    A History of the World in 100 Objects
Cuma
Eyl092011

Pitch Invasion

 

Dünya spor ekipmanları endüstrisi, Adi Dassler ve oğlu Horst Dassler'in katkılarıyla, dünya sporunu yönlendiren en önemli güçlerden birisi haline gelmeye başladığında yıllar 1964'ü gösteriyordu.

Babası Adi Dassler tarafından Melbourne'e gönderilen Horst, Puma ve diğer firmalar henüz fırsatın farkına varmamışken, Adidas'ı dünyanın en büyük spor ürünleri tedarikçisi yapacak adımları atıyor ve ünlü atletleri, sadece kendilerine özel ayakkabılar sağlayarak Adidas şemsiyesi altına sokuyordu.

Bu öncü hamleler amatör bir meşgale olarak nitelendiren ve paranın ayıplandığı sporu tamamen değiştirecek bir süreci başlattı ve bu süreç günümüzde de devam ediyor.

Horst Dassler, 1987 yılında kanser nedeniyle hayata gözlerini yumduğunda cenazesinin arkasında Havelange, Blatter ve Samaranch gibi isimler yürüyordu.

Dassler'in yaratıcı zekası, sporu tamamen şekillendirme hırsı ve ailesiyle kavga etmek, kuzenlerini yok etmek pahasına Adidas'ı dünyanın en büyük firmalarından birisi haline getirme çabası konusunda daha detaylı bilgi edinmek istiyorsanız Pitch Invasion sizin için biçilmiş kaftan. 

Puma, Nike, Asics, Onitsuka Tiger, Reebok, Umbro gibi firmaların nasıl doğduğunu, forma tedariğinin nasıl başladığını ve hangi noktalara geldiğini de bu kitapta inceleyebilirsiniz.

Pitch Invasion'ın en detaylı noktalarından birisi Horst Dassler'in spor pazarlamasını nasıl sıfırdan yarattığını anlatan bölüm. ISL ile sponsorluklar ve yayın hakları pazarlarını dünyaya tanıtan bir zekadan bahsediyoruz. 

Barbara Smit'in Pitch Invasion kitabını spor ekonomisi üzerine kafa yoran arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim. Okuyan herkese yeni bir perspektif kazandırabilir. Bir de uyarı; Kitap sahada ayakkabısını bağlayan bir futbolcu gördüğünüzde daha şüpheci bakmanıza neden olabilir.

Satın almanız için linki de şöyle. 

Not: Kitabı Buğra İmamoğulları bulup almış sağolsun, ondan önce okumama da izin verdi. 

Not 2: Ben bu kitabı ilk Ceyla Kütükoğlu'ndan duydum sanıyordum ama kendisi öyle olmadığını söyledi. İlk kimden duyduysam ona çok teşekkür ederim. 

Cuma
Eyl092011

Bir adaylığın hatırlattıkları

Geçen gün bir arkadaşım vasıtasıyla İngiltere'nin 2006 Dünya Kupası adaylık kitabına ulaşma fırsatım oldu. 

Malum İngilizler sadece 2006'da değil, son olarak 2018 Dünya Kupası adaylığında da büyük hayal kırıklığına uğramışlardı.

Tüm bu Dünya Kupası adaylık sürecinde İngiliz basını 8 FIFA Yönetim Kurulu üyesinin adeta ipini çekti. Devlet televizyonu BBC oylamadan bir gün önce 3 FIFA üyesinin TV ve sponsorluk haklarından pay aldıklarını iddia eden bir yayın yaptı. Sunday Times çarşaf çarşaf özel dosyalar yayınladı. News of The World telekulak skandalıyla boğuşmasa sahte şeyhlerini bu dava uğruna kesin çalıştırırdı.

Bugün bir anket yapılsa Sepp Blatter'in gitmesini en çok isteyen ülkelerin başında İngiltere gelir diye düşünüyorum. 

(Bu hikaye çok uzun aslında ama kısa bir not; İngilizler son seçimde boş oy kullanma kararı almışlar ve diğer ülkeleri de yanlarına çekmeyi çalışıp genel anlamda başarısız olmuşlardı. Muhammed Bin Hammam'ın adaylığını destekleyen ülkelerin başında İngiltere'nin geldiği iddia edildi)

2006 Dünya Kupası adaylık kitabına gelirsem; iki ciltlik ve sert kapaklı bu dev eser kuşe kağıda basılmış. Adaylık kitabına detaylı bakmasam da gözüme çarpan iki şey oldu. İlki Sepp Blatter'den nefret eden İngiltere 1999'da Blatter'i tavlamak için sözlerini tam sayfa olarak adaylık kitabına basmış.

  

 

 İkincisi ise Spice Girls de kitapta kendilerine yer bulan ünlüler arasında. En popüler zamanları tabi.

 

 

2006 Dünya Kupası yarışında 5 ülke yarışmış, Brezilya 7 Temmuz 2000'deki oylamaya 3 gün kala çekilmiş, Fas, ilk turda, İngiltere ikinci turda elenmişti. İngiltere ilk turda 5, ikinci turda 2 oy almıştı. Finalde Güney Afrika, Almanya'ya 1 oyla kaybederek Dünya Kupası hayallerini 2010'a bırakmıştı.

Daha sonra yaşananlara bakarsak; Brezilya malum 2014'ü aldı. Bu beşliden 2018'i hayal eden İngiltere 2018'i de kaybederek adeta yıkıldı ve bu yıkımın en büyük sonucu The FA ile futbolu yöneten kurumlar arasındaki köprülerin atılması oldu.

İngiltere'nin bu hayal kırıklıklarıyla dolu Dünya Kupası öyküsü bakalım ne zaman gerçekleşecek. 2026 gerçekçi bir hedef olur mu acaba?  

Pazar
Ağu072011

Stieg Larsson'un Vedası

 

 

Milenyum serisinin yazarı Stieg Larsson üzerine yoğun tartışmalar devam ediyor. Yazar 2004’teki ölümünün ardından ünlenmiş ve Milenyum serisi dünyada milyonlarca satarak bir fenomene dönüştü. Memleketi İsveç’te filme çekilen seri Hollywood tarafından da kaçırılmadı ve Aralık ayında Ejderha Dövmeli Kız’ın Daniel Craig’in oynadığı popüler versiyonu vizyona girecek.

Ama seri daha da popülerleşmeden(nasıl olacaksa) geçen ay Vanity Fair’de yer alan Eva Gabrielsson makalesinde yer alan bir bölümü paylaşmak istiyorum.

Gabrielsson, Stieg Larsson’un yıllar boyu beraber olduğu ama evlenmedikleri için mirasından faydalanamayan hayat arkadaşı ve bunun mücadelesini vermeye devam ediyor.

1977 yılında Afrika’ya giden Stieg Larsson, hayat arkadaşı Eva Gabrielsson’a bir mektup yazar ama kendisine vermez. Öldüğü takdirde okunmasını istediği bu mektubu Eva 2004’teki ölümünden sonra yaşadıkları evde bulur.

 

"Stockholm, 9 Şubat 1977

Eva, aşkım,

Bitti. Öyle ya da böyle, her şey sona erer. Her şey bir gün biter. Bu, evren hakkında bildiğimiz en büyüleyici gerçeklerden birisidir herhalde. Yıldızlar, galaksiler, gezegenler söner. Ve insanlar da tabii. Hiçbir zaman bir inanan olmadım ama astronomiyle ilgilenmeye başladığım gün ölüm korkumu bir kenara bıraktığım gündür. Anladım ki tüm evrenle karşılaştırıldığında bir insan evladı, tek bir insan evladı olan ben çok küçüğüm. Bu mektubu engin dini veya felsefi bir ders vermek amacıyla yazmıyorum elbette.  Sana “hoşça kal” demek için yazıyorum. Seninle az önce telefonda konuşuyorduk. Sesin hala kulaklarımda. Seni hayal ediyorum. Gözlerimin önünde çok güzel bir görüntü.  Sonuna kadar saklayacağım çok güzel bir an. Tam bu anda, bu mektubu okurken sen benim öldüğümü biliyorsun.

Bilmeni istediğim bazı şeyler var. Afrika’ya gitmek için yola çıkarken beni orada nelerin beklediğinin farkındayım. Hatta bu seyahatin ölümüme sebep olabileceğine dair bir his var içimde. Ama bu benim yaşamam gereken bir deneyim, her şeye rağmen. Ben bir koltukta oturmak için gelmedim bu dünyaya. Düzeltiyorum. Aslında öyle gelmiştim. Afrika’ya sadece bir gazeteci olarak gitmiyorum, politik bir görevin parçası olarak gidiyorum ve bu nedenle bu seyahatin hayatıma mal olacağını düşünüyorum.

Bu mektup, ne söyleyeceğimi tam olarak bilerek sana yazdığım ilk mektup: Seni seviyorum, Seni seviyorum, seviyorum, seviyorum. Bunu bilmeni istiyorum. Seni şu ana kadar sevdiğim herkesten daha çok sevdiğimi bilmeni istiyorum. Bunu yazarken ciddi olduğumu bilmelisin. Beni hatırlamanı ama benim için yas tutmamanı istiyorum. Eğer senin için gerçekten bir şey ifade ediyorsam, ki ettiğimi biliyorum, öldüğümü öğrendiğinde büyük ihtimal çok acı çekeceksin. Ama senin için bir anlam ifade ediyorsam, lütfen acı çekme, bunu istemem. Beni unutma ama hayatına da devam et. Hayatını yaşa. Bunu şimdi anlaman ne kadar zor olsa da acın zamanla azalacaktır. Huzur içinde yaşa aşkım, yaşa, sev, nefret et ve mücadeleyi sürdür…

Çok hatalarım oldu biliyorum ama iyi yönlerim de vardı umarım.  Ama sen Eva, öyle bir aşka ilham verdin ki bunu hiçbir zaman tam anlamıyla sana gösteremedim.

Dik dur, omuzlarını düzelt, başını eğme. Tamam mı? Kendine iyi bak, Eva. Bir fincan kahve koy kendine. Artık bitti. Birlikte yaşadığımız güzel zamanlar için teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettin. Adieu

Güle güle, Eva

Stieg’den, Sevgilerimle"

 

Bu mektubu Stieg Larsson öldükten sonra bulan Eva Gabrielsson mektubu Stieg Larsson’un cenazesinde okur. Bugün o mektubu nasıl okuduğuna hala hayret ediyor.

Eva Gabrielsson’un hayat arkadaşı Stieg Larsson’u anlattığı kitabı Stieg and Me Orion Books tarafından yayınlandı.

Bu mektup Vanity Fair’de yayınlanan kısaltılmış makaleden alınmıştır.

Pazartesi
Haz272011

Twitter'ın Nezaket Kuralları - Kişisel Bir Derleme

 

Yazının başlığı hiç içime sinmese de biraz sonra yazının konusunu zaten anlayacaksınız. Twitter’da takip ettiğim 663, blokladığım 1 ve takip etmekten vazgeçtiğim yaklaşık 100 kişiyi temel alarak yanlış gördüğüm bazı noktaları paylaşmak istedim.

Bunu lütfen bir tek tipleştirme çabası olarak görmeyin. Herkes istediğini, istediği şekilde yazmakta özgür. Sadece ben okurken aşağıdaki konulara dikkat ediyorum. (Ben hepsine uyuyor muyum? Uymaya çalışıyorum diyeyim.)

Umarım faydasını görürsünüz. 

 

Okuyun

Takip ettiğiniz kaynakları laf olsun diye takip etmeyin. Yazdıklarını okuyun. Okumadan aktardığınız bir haber, dedikodu vs. sizi de zor durumda bırakabilir.

Takip edin

Takip etmekten korkmayın. 100 kişi tarafından takip edilirken sadece 1 kişiyi takip ediyorsanız bu sizin öneminizi değil dünyadan ne kadar bihaber olduğunuzu gösterir.

Saygı Duyun

Saygı duyulmak istiyorsanız önceliğinizin saygı duymak olduğunu unutmayın. Yarın yazdığınız için pişman olup sileceğiniz tweetler atmayın. İnsanların yüzüne söyleyemeyeceğiniz şeyleri Twitter’da yazmayın.

Kaynağınızı Belirtin.

Web’de gördüğünüz veya Twitter’da karşınıza çıkan haberleri kendiniz yazsanız veya kopyalayıp yapıştırsanız bile kaynağı belirtin.

Retweet(RT) Etmekten Çekinmeyin.

Elinizi korkak alıştırmayın Retweet çok ciddi bir saygı göstergesidir. Retweet edin, retweet edilin.

Kurumunuzu Düşünün

Twitter’daki varlığınız isteseniz de istemeseniz de çalıştığınız kurumu ve sizin oradaki durumunuzu etkiler. Yazdığınız bir tweet yüzünden sorun yaşamak istemiyorsanız kurumunuzu da düşünün veya profilinize kısaca “yazdıklarım kurumumu bağlamaz” notunu düşün.

Birden Fazla Ekleme

Aynı kişiyi birden fazla kez ekleyip, çıkartıp sonra tekrar eklemeyin. Bu takip edilmenizi değil tez zamanda engellenmenizi sağlar.

Mention Adabı

İkili görüşmelerinizi direk mesaj bölümüne taşımanız takipçilerinize saygı ve ekranı işgal etmeme adına önemlidir. 140 karakterin 100’ünü 8-10 kişiye mentiona ayırmamanızı öneririm.

Rahatsız Etmeyin

Mention’ınıza cevap vermeyen kişileri üst üste aynı mesajlarla rahatsız etmeyin. Bu size ilgi değil sağlam bir engelleme kazandırır.

Taciz Etmeyin

Kimse, hele güzel ve ünlü bir kadın, Twitter’da siz ona laf attınız diye sizinle sevişmeyecek.

Gerçekçi Profil

Tanıtım bölümüne neyseniz onu yazın. Kimse sizi orada yazan özellikleriniz nedeniyle işe almayacak veya zam almayacaksınız. Profil fotoğrafı konusuna hiç girmiyorum. Neyseniz o.

Bin takipçi sizi kral yapmaz

Takipçi sayısına çok takılmayın. 1000 takipçiyle krallığınızı ilan etmeyin. Yeni yeni hesaplar açarak ve oralardan RT’ler yaparak kendinizi komik duruma düşürmeyin.

Mesafeyi Koruma

Herkesle aynı mesafeyi korumaya çalışın. Size söylenmesini istemediğiniz şeyleri başkalarına söylemeyin.

Dozunda Reklam

Twitter’ı kendi reklamınız için az ve öz kullanın. Ortalama bir yazınızı 10 kere tweetleyerek takipçilerinizle paylaşmayın. Bir kez yeter de artar. Yazıyı laf olsun, yer doldursun diye yazdıysanız hiç tweet bile atmayın.

Rekabetleri Dışarıda Bırakın

Takım, parti, ideoloji, kurum vb. rekabetleri hesabınız dışında bırakın. Kimsenin kazanmadığı, zaman katili tartışmalara girmeyin.

Takip Önerisi

İnsanlar kendi takipçilerine sizi takip etmelerini önermiş olabilir. Bu öneriden kendi takipçilerinizi haberdar etmenizi sizi daha önemli kılmayacaktır.  

Cuma
Haz172011

Ezber Bozmak - Stephen Kinzer

 

Stephen Kinzer, Türkiye'ye dışarıdan bir bakış sağlayabilen önemli bir yazar. 

Hilal ve Yıldız çok iyi bir kitaptı. Şahın Bütün Adamları da İran üzerine okuduğum ilk kitaptır ve ufak da bir katkım vardır. Darbe kitabını ise almamıştım.

Kinzer'in son kitabı Ezber Bozmak ise ABD, İran, Türkiye, İsrail ve Suudi Arabistan'a gerçekçi öneriler sunan önemli bir çalışma olmuş.

Kinzer'in ülkelerin tarihlerini anlaşılır bir şekilde özetlediği, ABD'nin hatalarına kitabın diğer aktörleri kadar hatta daha fazla yer verdiği bu kitap bölge ülkelerinin hepsinin kazanabileceği, yer yer hayalci önerilerle dolu.

Ama kitapta ufak inceliklerle kat edilebilecek yollara da yer verilmiş ve sadece bunlarla bölgemizin çok daha barışçı bir yer olmasının sağlanabileceği gösteriliyor.

Uluslararası İlişkiler'e meraklıysanız ve bölgemiz hakkında yeni bir şeyler okumak istiyorsanız tavsiye ederim. Bir de Türkiye mi İran olacak İran mı Türkiye sorusunun cevabı da bu kitapta.

 

 

Stephen Kinzer

Ezber Bozmak

İletişim Yayınları

293 sayfa