Sorusu Olan?

Search-Ara
FVP - Frequently Visited Pages
Wishlist
  • Bounce: How Champions are Made
    Bounce: How Champions are Made
  • My Father and Other Working Class Football Heroes
    My Father and Other Working Class Football Heroes
  • Just My Type: A Book About Fonts
    Just My Type: A Book About Fonts
  • A History of the World in 100 Objects
    A History of the World in 100 Objects

Entries in Kitap (9)

Pazar
Ağu072011

Stieg Larsson'un Vedası

 

 

Milenyum serisinin yazarı Stieg Larsson üzerine yoğun tartışmalar devam ediyor. Yazar 2004’teki ölümünün ardından ünlenmiş ve Milenyum serisi dünyada milyonlarca satarak bir fenomene dönüştü. Memleketi İsveç’te filme çekilen seri Hollywood tarafından da kaçırılmadı ve Aralık ayında Ejderha Dövmeli Kız’ın Daniel Craig’in oynadığı popüler versiyonu vizyona girecek.

Ama seri daha da popülerleşmeden(nasıl olacaksa) geçen ay Vanity Fair’de yer alan Eva Gabrielsson makalesinde yer alan bir bölümü paylaşmak istiyorum.

Gabrielsson, Stieg Larsson’un yıllar boyu beraber olduğu ama evlenmedikleri için mirasından faydalanamayan hayat arkadaşı ve bunun mücadelesini vermeye devam ediyor.

1977 yılında Afrika’ya giden Stieg Larsson, hayat arkadaşı Eva Gabrielsson’a bir mektup yazar ama kendisine vermez. Öldüğü takdirde okunmasını istediği bu mektubu Eva 2004’teki ölümünden sonra yaşadıkları evde bulur.

 

"Stockholm, 9 Şubat 1977

Eva, aşkım,

Bitti. Öyle ya da böyle, her şey sona erer. Her şey bir gün biter. Bu, evren hakkında bildiğimiz en büyüleyici gerçeklerden birisidir herhalde. Yıldızlar, galaksiler, gezegenler söner. Ve insanlar da tabii. Hiçbir zaman bir inanan olmadım ama astronomiyle ilgilenmeye başladığım gün ölüm korkumu bir kenara bıraktığım gündür. Anladım ki tüm evrenle karşılaştırıldığında bir insan evladı, tek bir insan evladı olan ben çok küçüğüm. Bu mektubu engin dini veya felsefi bir ders vermek amacıyla yazmıyorum elbette.  Sana “hoşça kal” demek için yazıyorum. Seninle az önce telefonda konuşuyorduk. Sesin hala kulaklarımda. Seni hayal ediyorum. Gözlerimin önünde çok güzel bir görüntü.  Sonuna kadar saklayacağım çok güzel bir an. Tam bu anda, bu mektubu okurken sen benim öldüğümü biliyorsun.

Bilmeni istediğim bazı şeyler var. Afrika’ya gitmek için yola çıkarken beni orada nelerin beklediğinin farkındayım. Hatta bu seyahatin ölümüme sebep olabileceğine dair bir his var içimde. Ama bu benim yaşamam gereken bir deneyim, her şeye rağmen. Ben bir koltukta oturmak için gelmedim bu dünyaya. Düzeltiyorum. Aslında öyle gelmiştim. Afrika’ya sadece bir gazeteci olarak gitmiyorum, politik bir görevin parçası olarak gidiyorum ve bu nedenle bu seyahatin hayatıma mal olacağını düşünüyorum.

Bu mektup, ne söyleyeceğimi tam olarak bilerek sana yazdığım ilk mektup: Seni seviyorum, Seni seviyorum, seviyorum, seviyorum. Bunu bilmeni istiyorum. Seni şu ana kadar sevdiğim herkesten daha çok sevdiğimi bilmeni istiyorum. Bunu yazarken ciddi olduğumu bilmelisin. Beni hatırlamanı ama benim için yas tutmamanı istiyorum. Eğer senin için gerçekten bir şey ifade ediyorsam, ki ettiğimi biliyorum, öldüğümü öğrendiğinde büyük ihtimal çok acı çekeceksin. Ama senin için bir anlam ifade ediyorsam, lütfen acı çekme, bunu istemem. Beni unutma ama hayatına da devam et. Hayatını yaşa. Bunu şimdi anlaman ne kadar zor olsa da acın zamanla azalacaktır. Huzur içinde yaşa aşkım, yaşa, sev, nefret et ve mücadeleyi sürdür…

Çok hatalarım oldu biliyorum ama iyi yönlerim de vardı umarım.  Ama sen Eva, öyle bir aşka ilham verdin ki bunu hiçbir zaman tam anlamıyla sana gösteremedim.

Dik dur, omuzlarını düzelt, başını eğme. Tamam mı? Kendine iyi bak, Eva. Bir fincan kahve koy kendine. Artık bitti. Birlikte yaşadığımız güzel zamanlar için teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettin. Adieu

Güle güle, Eva

Stieg’den, Sevgilerimle"

 

Bu mektubu Stieg Larsson öldükten sonra bulan Eva Gabrielsson mektubu Stieg Larsson’un cenazesinde okur. Bugün o mektubu nasıl okuduğuna hala hayret ediyor.

Eva Gabrielsson’un hayat arkadaşı Stieg Larsson’u anlattığı kitabı Stieg and Me Orion Books tarafından yayınlandı.

Bu mektup Vanity Fair’de yayınlanan kısaltılmış makaleden alınmıştır.

Cuma
Haz172011

Ezber Bozmak - Stephen Kinzer

 

Stephen Kinzer, Türkiye'ye dışarıdan bir bakış sağlayabilen önemli bir yazar. 

Hilal ve Yıldız çok iyi bir kitaptı. Şahın Bütün Adamları da İran üzerine okuduğum ilk kitaptır ve ufak da bir katkım vardır. Darbe kitabını ise almamıştım.

Kinzer'in son kitabı Ezber Bozmak ise ABD, İran, Türkiye, İsrail ve Suudi Arabistan'a gerçekçi öneriler sunan önemli bir çalışma olmuş.

Kinzer'in ülkelerin tarihlerini anlaşılır bir şekilde özetlediği, ABD'nin hatalarına kitabın diğer aktörleri kadar hatta daha fazla yer verdiği bu kitap bölge ülkelerinin hepsinin kazanabileceği, yer yer hayalci önerilerle dolu.

Ama kitapta ufak inceliklerle kat edilebilecek yollara da yer verilmiş ve sadece bunlarla bölgemizin çok daha barışçı bir yer olmasının sağlanabileceği gösteriliyor.

Uluslararası İlişkiler'e meraklıysanız ve bölgemiz hakkında yeni bir şeyler okumak istiyorsanız tavsiye ederim. Bir de Türkiye mi İran olacak İran mı Türkiye sorusunun cevabı da bu kitapta.

 

 

Stephen Kinzer

Ezber Bozmak

İletişim Yayınları

293 sayfa

 

Cuma
Ara312010

İsmail Cem'den uyarı var

 

İsmail Cem, Can Dündar'la "Ben Böyle Veda Etmeliyim" kitabına konu olan röportajı 2006 yılında yapmış. 2011'e girdiğimiz gün bir bölümünü hatırlamak ve "tekerrür" kelimesini bir kez daha anımsamak için kitabından bu bölümü almayı uygun gördüm.

Konu 12 Mart'ın sebepleri:

"Bence temel neden, o dönemdeki Adalet Partisi iktidarının, tabi öncelikle Demirel ve Çağlayangil'in ekonomiyi herşeyin önüne alan, ekonomik büyümeyi en büyük öncelik kabul eden yaklaşımlarıydı. İktidarın ekonomik büyümeyi adeta bir fetişizme dönüştürmesi ve bunun sonucunda da dış siyaseti bilinçli veya bilinçsiz olarak, ekonomik büyümenin bir fonksiyonu, adeta bir işlevi olarak görmeye başlaması müthiş bir değişim yarattı. İktidar ekonomik büyümeyi o kadar ön plana çıkarıyordu ki, Seydişehir Kompleksi gibi Türkiye'nin en büyük yatırımlarının finansmanını Sovyetler Birliği'ne yaptırabiliyordu. Bu çok önemli. Siz bir yandan Amerika'nın en önemli ortağısınız; özellikle Arap radikalizmine, milliyetçiliğine karşıBatı'nın uzak karakolu gibi bir fonksiyonu da üstlenmişsiniz. Geçmişte Sovyetler'e karşıyken, bakıyorsunuz mesela, Birleşmiş Milletler'de Türkiye, Amerika'nın yanında olmayan kararlara imza atabiliyor ve pratikte de bir hayli farklı bir politika izliyor. Bütün bunlar toplumun dış siyasetine de yansıyor ve tepkiye yol açıyor."

 

Perşembe
Eki282010

Just My Type - Almak Lazım

 

Hayatta keşke sahip olsam dediğim yeteneklerden birisi grafiktir. Resmim hep berbat oldu, el yazım deseniz daha beter. 

Photoshop'u öğrenmiş olsaydım keşke hayatımın bir noktasında ama o da sürüncemede kalmaya mahkum maalesef.

Fakat bu benim grafik üzerine düşünmemi ve okumamı engellemiyor.

Wired'ın son sayısında gördüğüm Just My Type kitabını bu yüzden almak istiyorum. Bu kitapta tüm belli başlı fontların yaratılma hikayeleri ve ilham kaynaklarını bulabilirsiniz. Bunların içerisinde Nazi'lerin propaganda fontunda, Londra 2012 Olimpiyatları fontuna kadar pek çok font yer alıyor. 

Almak için Amazon'dan faydalanmanızı öneririm.

Salı
Eyl282010

Almak Lazım - 3

 

 

Biraz daha fazla okumak ve kafa yormak lazım bu konulara. 

http://amzn.to/cyVYQK