Sorusu Olan?

Search-Ara
FVP - Frequently Visited Pages
Wishlist
  • Bounce: How Champions are Made
    Bounce: How Champions are Made
  • My Father and Other Working Class Football Heroes
    My Father and Other Working Class Football Heroes
  • Just My Type: A Book About Fonts
    Just My Type: A Book About Fonts
  • A History of the World in 100 Objects
    A History of the World in 100 Objects

Entries in Medya (9)

Cumartesi
Ağu212010

Muhabir ofsayta düşerse

Video Youtube kaynaklı. İzlemeyenlere anlatayım:

Liverpool-Trabzonspor maçından sonra Şenol Güneş'in basın toplantısı biter ve Liverpool'un yeni teknik direktörü Roy Hodgson gelir. 

Basın toplantısının ilk sorusu sorulur ve Hodgson cevaplamaya başlar. O sırada iki Türk muhabir ekipmanı toplamaya başlar ve çıkışa yönelir. Kamera arkada, mikrofon ise masadadır büyük ihtimal. Hodgson ekipman toplanırken "Rahatına bak" mealinde bir şeyler söyler ve tüm İngiliz gazeteciler kopar.

İşim gereği bu tip yaklaşımla sıkça karşılaşıyorum. Yayın hakkı olmayan kuruluş, basın toplantısını takip ettikten sonra bazen yabancı dil eksikliğinden, bazen de Karma Alan'ı veya Protokol tribünü çıkışını takip etmek için salonu terk eder. Ama terk edeceğini bilen muhabirin mikrofonu masaya bırakmaması gerekir yoksa böyle ofsayta düşersin.

Sebep ne olursa olsun büyük saygısızlık.

Kaynak:http://twitter.com/ulasgursat 

Perşembe
Tem292010

Bir İletişim Felaketi

 

 

Ali Saydam, Ali Atıf Bir ve benzeri pek çok iletişim uzmanını şu anda yazdığım konuyu daha havalıi entelektüel veya polemik yüklü olarak yazabilirler elbette. Ama tüm bu zorluklara rağmen medya ile ilişkiler konusunda birkaç satır yazmak istiyorum.

Malum Türkiye Voleybol Federasyonu(TVF), A Milli Kadın Voleybol Takımı antrenörü Allesandro Chiappini'yle yolları ayırdı(Bir spor klişesi). Türkiye, Bulgaristan karşısında 2-0'dan 2-2'yi yakalamış son sette ciddi bir farkı bulmuş ama maçı kazanmaya 3 sayı kala, Bulgaristan süper bir geri dönüşe imza atmış ve maçı kazanmıştı. Bulgaristan finale çıktı, bizim kızlar üçüncülük maçı oynadı, onu da kazandılar.

Bu maçın ardından TVF sitesinde bir açıklama yayınlandı. Açıklamada Chiappini'nin istifa ettiğini belirten TVF yetkilileri, Başkan Ünal Karabıyık'ın elini masaya vurarak "Buraya kadar" dediğini yazmışlardı. İki satır istifa etti açıklaması birilerine yetmemiş ve toplantının gece 02.00'de yapıldığı ve başkanın bu teatral gösterisinin de bültende yer alması gerektiğini düşünmüş olsalar gerek.

Allesandro Chiappini bu olaydan bir gün sonra Trefl Sopot adında benim hiç bilmediğim(Voleybol'u takip etmem, pek çok blog yazarı gibi tek işim her sporu takip etmek olsa keşke) bir takıma antrenör olmuş ve yanında iki Milli Takım oyuncusunu da götürmüş. 

Bu olayın ardından nedir işin aslı sorusunu soran basın mensuplarına TVF Başkanı Karabıyık'ın cevabı şöyle olmuş. NTVSpor.net'ten aynen aktarıyorum:

Öte yandan bazı gazetelerde Chiappini'nin istifasını, "Bulgaristan yenilgisi sonrası bileti kesildi" şeklinde anlaşılabilecek ifadelerle verildiğini kaydeden Karabıyık, şöyle devam etti: "Alessandro ile ilgili karar tek bir maçın ardından alınmadı. 'Bulgaristan yenilgisi sonrası bileti kesildi' şeklindeki ifadeler gerçeği yansıtmıyor. Geçen yıl da Polonya'da 3-2 yenilmiştik. Neden o zaman yapmadık da, şimdi yaptık? Böyle kararlar tek bir anda alınmaz. Birikim gerektirir. Dünya Şampiyonası öncesi alınan böyle bir karar delilik gibi gözükebilir ama bu şekilde şampiyonaya gitmeyi de doğru bulmadık." 

Bir gün önce efektli basın açıklaması yazmayı görev bilen TVF Başkanı, bir gün sonra sanki açıklamayı gazeteciler yazmış gibi açıklama yapıyor. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir olay. Voleybolun paydaşlarına otorite göstermeye(hava atmaya) çalışırken bir anda işler tersine nasıl dönerin en güzel örneği. O haber siteden kaldırıldı kısa süre sonra ve tarih elbette TVF Başkanı'nın son açıklamasını yazar ama işin doğrusu burada bulunsun.

Bu haberi aktaran Dağhan Irak'a teşekkürlerimi eder, ahkamı burada kesmeyi görev bilirim.(Eylemlerim devam edecek)

Dipnot: Medyanın bu olayı takip etmemesi de, takip edenlerin ise voleybolcuların transferine takılmasını anlamıyorum. Haber önlerinde ama kullanan yok. Ne çıkarınız var ki Erol Ünal Karabıyık'tan. Mahmut Özgener, Guus Hiddink aynı olayı yaşasa ortalık istifa çağrısından geçilmez, her gün 10 köşe yazarı bu konuyu yazardı

Salı
Tem132010

Magazin Olayı

Magazini severim. Eğlencelik olarak, kafa dağıtmak için birebirdir. Magazini kötüleyenleri de anlamam. Bir ürün var ve alıcısı var ve bu alıcı sadece bir kesimden değil, toplumun her kesiminden. 

Ayrıca magazinin de bölümleri var. Örneğin sadece zenginlere dönük cemiyet hayatı diye bir kavram var. İlginç bir olay. Sanki zenginler kendi aralarında dergi çıkartıyor, program yapıyor gibi bir şey. Halkın yüzde 99'u bu cemiyet hayatına illet olsa da yüzde 1'lik kesim için üretiliyor ve satıyor. Kârlı bir iş olsa gerek ki piyasada bu tip dergilerden birkaç tane var.

Alem, Hello vs. bu yazının konusu değil.

Gazetelerin magazin ekleri var. Bu eklerin yazarları var. Bazıları pek ünlü. Ayşe Özyılmazel, Cengiz Semercioğlu, Onur Baştürk, Rahşan Gülşan vb. pek çok köşe yazarı mevcut. Bu yazarların köşelerinin belirli bir konusu yok. Siyaset, spor, magazin, yedikleri, içtikleri, gezdikleri her şeyi yazıyorlar. Bazıları TV'de program yapıyor, A.Ö. gibi gaza gelip kötü albüm yapanlar var, sınırsız övgüden müthiş bir ego kurup sesi olmasa da albüm yaparım diyen var.

Bu yazarlar birbirlerini sevmiyorlar. Bunu anlamak için psikolog olmaya gerek yok zira yazılarından zaman zaman anlıyorsunuz aralarındaki ilişkiyi. Ben bu ilişkileri çözmeye çalışıyorum bir süredir. Aralıklarla girilen çıkar ilişkilerini, bu ilişkilerin getirdiklerini anlamak lazım zira bu ekler aynı zamanda reklam mecraları. Köşeler dönem dönem markalara ayrılıyor. Ölçüsüz övgü gırla.

Bu da ayrı bir yazı konusu.

 

“Şahan’la teknede fotoğrafların geldi” diye mesaj attım Ayşe’ye, ilk sorusu “Nasıl gözüküyorum, selülitlerim var mı” oldu. “Fıstık gibisin” dedim.

“Öyleyse bas” demedi tabii... “Sakın basma. Bir şey olsa sana söylerim, biliyorsun” dedi. 

Beş ay önce Şahan’a “Gerçek Recep İvedik” demişti, Merve Sevi’ye de akıl vermişti Ayşe. Şimdi Şahan’la teknede iki tepsi kahvaltı yiyor. Demek ki neymiş; gazetecilerle sanatçılar arasındaki kırgınlıklar geçiciymiş."

 

Bu alıntı Cengiz Semercioğlu'nun yazısından. Ayşe Özyılmazel de kendi köşesinde dün ve bugün olaya değinmiş. 

Bu yazıyı başkası yazsa C.S. "Haber verilir mi hiç, haberin doğasına aykırı" konulu bir köşe döşenmiş ve bir günü daha kurtarmıştı. Malum kendisi Ömer Üründül'ü yemek ısmarladığı için eleştirirken(elinde tek bir kanıt, kare, fiş olmadan) şirketlerle her türlü bedava geziye gidiyor ve köşesinde veya ekinde bu gezilere yer veriyor. Ama bu sorun değil tabi.

Ben bu magazini sevmiyorum. Nerede eski Televoleler. Hesapsızca herkesi yakalayan muhabirler.

Foto Kaynağı: Gazeteport 

Pazartesi
Tem122010

Medya ile "seviyeli" ilişkiler

 

"G.Saraylı futbolcuların otelin verandasındaki güneşlenme keyfini görüntülemek isteyen foto muhabirimiz Halid Kayacan, dün G.Saray’ın basın ilişkilerinden sorumlu, 30 yıllık gazeteci, GSTV Genel Yayın Müdürü Hasan Tankaya’nın beklenmedik tepkisiyle karşılaştı.

Kayacan’a “Sen adam mısın ulan! Size buraya gelmeyin demedik mi! Aziz Yıldırım size az yapıyor. Buraya da bir Aziz Yıldırım lazım” şeklinde otelin camından bağıran Tankaya’nın (Kendisi daha önce FB TV’de çalışıyordu) bu tavrı, G.Saray Başkanı Adnan Polat’ın geçen hafta düzenlediği basın toplantısında anlattığı “Medeni basın ilişkileri” çerçevesinde mi değerlendirilmeli?" 

Kaynak: Vatan

 

Bu habere ne yorum yapsak bilemedim. Bu arada fotoğraf diğer gazeteler tarafından çekilmiş ama Vatan akredite olmadığı için bu tepki gösterilmiş olsa gerek. Olayı bir de Hasan Tankaya'dan dinlemek lazım ama bu şekilde gerçekleşmiş ise kabul edilecek tarafı yok. 

 

Page 1 2