Anayasa "çakma" olmasın!
Mehmet Ali Kılıçbay'ın, Newsweek'in 10 Ekim 2010 tarihli sayısına yazdığı "Anayasa "çakma" olmasın" başlıklı yazısı yaşanan tartışmalar konusunda ilginç bir perspektif ortaya koyuyor.
Kılıçbay, 1981 Anayasası'nın milletvekillerine verdiği tam dokunulmazlık hakkı nedeniyle bir anayasa olarak kabul edilemeyeceğini çünkü milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsüyü kapsayabileceğini yazdığı yazısında şu cümleye yer vermiş: "Ayrıcalık ihdas eden bir metin anayasa olamaz. Çünkü bir anayasanın birinci varlık nedeni, bir ülkede varolan bütün imtiyazları ortadan kaldırması ve bütün yurttaşların eşit haklarını hem belirlemesi hem de bunları güvenceye almasıdır."
Kılıçbay, bu girişin üzerine bir de anayasanın etimolojik kökeninden bahsediyor. "Nitekim batı dillerinde anayasa anlamına gelen constitution teriminin Latince kökeni, cum(birlikte) ve statuere(kurmak, meydana getirmek, ihdas etmek) kelimeleridir. Yani anayasa, birlikte(bütün halk olarak) ihdas edilen bir şeyin(devletin ve o devleti oluşturan kurumların) kuruluş belgesidir."
Kılıçbay, Türkiye'deki seçim barajı nedeniyle pek çok siyasi grubun meclis dışı kalması nedeniyle halihazırdaki meclisin gerçek bir anayasa yapamayacağını yazmış.
Anayasa konusunu tartışırken şu cümlelere de dikkat etmek gerek: "Anayasa, dilimizde ne yazık ki yanlış bir adlandırmadan ötürü, dünya pratiğiyle hiç ilgisi olmayan çağrışımlara yol açsa da, bütün yasaların "ana"sı değil, siyasi toplumun nasıl şekilleneceğinin belgesidir. Ve adına layık bir anayasa, önce hakları ve güvencelerini düzenledikten sonra, siyasi toplumu oluşturan 3 erki, yani yasama, yürütme ve yargıyı düzenlemelidir. Bu 3 erk, birbirinden bağımsız ve birbirini denetler biçimde düzenlenmelidir. Aksi takdirde kuvvetler birliği oluşur ve belli bir ideolojinin siyasi topluma dayatılması tehlikesi belirir."
Şu bölüm en vurucusu belki: Yani anayasa, yurttaşlara hiçbir kimlik veya ideoloji biçemez. Bütün kimlik ve ideolojilere eşit uzaklıkta durmak zorundadır."
Kılıçbay tamamına katıldığım yazısını bitirirken Türkiye'nin 1876'dan bu yana ilk kez gerçek bir anayasa yapabilme fırsatını yakaladığını söylüyor. Umarım bu fırsatı kaçırıp saçma sapan bir anayasa çıkartmazlar.