Civilization'dan neler öğrendim?
Benim Civilization maceram bundan yıllar öncesine dayanır. Yılı çok net hatırlamıyorum. Ama Emrah'ın evinde oynadığımızı hatırlıyorum. O bilgisayarına ilk oyunu kurmuş ve oynuyordu. Ne oluyor ne bitiyor kesinlikle anlamıyordum. Ama arada yollar yapılıyordu, ordular bir yerden bir yere gidiyor, şehirler kuruluyordu. Bir defasında uzay mekiği inşasını becerdiğimizi hatırlıyorum.
O dönem oyunun o versiyonunu hiç oynamadım. Sadece izleyicisiydim. Ama o bile çok keyifliydi. Sid Meier ilk oyunu 1991'de çıkarmış. Zaman olarak en geç 1993-94'ten bahsediyoruz tabi. Oyun tabii ki disketten oynanıyordu.
Oyunla ikinci karşılaşmam ise 1997'de gerçekleşti. Danimarka'daydım bu kez. Kaldığım ailenin oğlu Civilization hastasıydı. O oynarken izlerdim. Ondan fırsat bulunca ben de oynamaya başladım. Oyundaki Civilopedia'nın kitabını hatırlıyorum. Hangi birim ne işe yarar, hangi dünya harikasıyla ne kazanırsınız gibi pek çok şey vardı içerisinde. O kitabı birkaç kez okudum. Civilization 2'de dünya harikaları için yapılan filmler şahaneydi. Danışmanlar harikaydı. Elvis Presley mutluluk(eğlence) danışmanıydı örneğin. Çok emek verilmiş, harikulade bir oyundur. O oyun bu kadar iyi olmasa Civilization serisi bu kadar başarılı olamazdı diye düşünürüm.
Civilization 2'ye pek çok ek paket geldi. Oyunseverlerin kendi modlarını üretmelerine imkan vermesi oynanırlık süresini arttırdı. Hatta bu modları içeren bir ek paket bile yayınlandı. Test of Time gibi kötü bir oyun bile yapıldı üzerine. Bu arada Civilization II, 1996 yılında piyasaya çıkmıştı. Danimarka'da oyun kutulu satılıyordu, yanında ise dev gibi bir kitap vardı.
Civilization 3, 2001'de piyasaya çıktı. Ben bu oyunu hiç sevemedim. Hatta Civilization II'ye devam ettim o dönemde. Zaman zaman sıfırdan başlayarak medeniyetler kurdum. Hiç askeri birlik yapmadan oyun bitirmeye çalıştım. Çeşitli zaferleri hedefledim. Ama doğru bir yolun hiç olmadığını gördüm. Günün şartlarına göre ihanet de lazım, en büyük düşmanınla barışmak da. Halkın mutluluğu kurduğunuz medeniyeti çöküşe götürecek seviyeye de getirebilir.
2005'te Civilization 4 geldi. Civilization II'nin verdiği tadı o oyunla yakalayabiliyordunuz. O yüzden Civ II'yi depoya kaldırdım. Yerine Civ IV'ü koydum. 5 senedir dönüp dönüp oynuyorum. Hiç sıkılmadım. Nefis bir oyundur. Herkese tavsiye ederim. Ek paketlerinden birisiyle Osmanlılar oyunun bir parçası oldu. Ama askeri imparatorlukları oldum olası sevmemişimdir. O nedenle çok da oynamadım.
Yıllar geçti, gün geldi Birleşmiş Milletlerin başkanlığını alarak kazandım, bazen kültürel zafer kazandım. Hiç askeri zaferim olmadı. Uzay zaferi de kolay galibiyetlerimden olmuştur.
2010 ise Civilization 5 yılı. Çok güzel bir oyunla karşı karşıyayız. Oyunu kökten değiştirme potansiyeline sahip bazı değişiklikler oyuna çok iyi dahil edilmiş. Kültürel zaferler kaldırılmış. Ütopya Projesi adında bambaşka bir kavram oyunun parçası olmuş. Askeri birimlerden onlarca üretip düşmanın üzerine salamıyorsunuz. Her karede bir birim olmak zorunda. Askerleri taşımak için gemiler üretmiyorsunuz, onlar kendi sallarına binip gidiyorlar. Şehir devletleri muhteşem bir ekleme olmuş. Dünya tarihindeki önemleriyle çok daha önceden oyunun bir parçası olmaları lazımdı.
Sonuç olarak Civilization 5 muhteşem bir oyun. Biraz sistem sömürüyor elbette. Özellikle diğer medeniyetlerle tanıştığınız ileri zamanlarda. Ama bu düzeltilebilir bir sorun.
Sid Meier büyük bir insan. Dönüp geçmişe bakınca hayatımın yarısından çoğunda oynadığım bir oyunu yarattı. Tarih sevgisini bu oyun sayesinde kazanmışım. Dönüp dolaşıp oynamaktan hiç sıkılmamışım. Acaba bundan 30-40 yıl sonra dönüp Civilization'la geçen bir ömür başlıklı bir yazı daha yazacak mıyım, o günü merakla bekliyorum ama çok çabuk gelmesin mümkünse.
Kendime Not: Bir gün oturup, Sid Meier'e bir teşekkür yazısı yazmam gerek.